İnsan hayatı, bir toplumun içinde mevcuttur. Bu toplumda her an insanlarla iletişim içindeyiz.
Konuşurken, yazarken, bakarken, velhasılı her zaman bir iletişimle, bir sunumla karşı karşıyayız.
Lokantayı seçerken bile garsonların servisine dikkat ederiz. Garsonun dış görünüşü, işteki ustalığı müşteriye karşı tavrı o lokantayı seçmemizde birinci derecede etkilidir. Yemekler çok güzel ve kaliteli olabilir; ancak onu sunan bunu gerektiği gibi sunmuyorsa yani kendisi bal; yüzü sirke satıyorsa, yemekler ne kadar kaliteli olsa da asla bir daha orayı tercih etmeyiz.
Öğretmenlerimiz derslerde cd, vcd, tepegöz, slayt, internet, bilgisayar gibi teknolojilerden yararlanırlarsa; dersi daha iyi sunmak için gayret ederlerse bizim dersi daha iyi anlamamızı sağlarlar.
Sonuç olarak hayatımızın her köşesinde karşılaştığımız sunum konusunu bilmek ve en etkili biçimde kullanmamız gerekir.
Bilgileri yenileyen, pekiştiren, hatırlatan, önemli noktaları öne çıkaran; bir çalışma sonucunu açıklayan; laboratuvar araştırmalarını sunan, anket sonuçlarını ifade eden; önemli olay ve olguları dile getirmek üzere yapılan konuşmalara sunum adı verilir.
Sunumda amaç; bilgileri yenileme, araştırma ve anket sonuçlarını değerlendirme, bilime katkıda bulunmadır. Sunumlarda dinleyici kitlesinin, konuya ilgi duyan kişilerden oluşur ve sunumda eldeki teknik imkânlardan yararlanmaya özen gösterilir.
Sunumdan önce yapılması gerekenler
Sunumu yapan kişinin sunumdan önce bazı noktalara dikkat etmesi gerekir.
- Öncelikle bir konu seçilmelidir. Bu konu güncel olmalıdır.
- Sunumun hazırlığında bol ve değişik kaynaktan yararlanmak faydalıdır.
- Sunum yerinin daha önceden görülmesi gerekir.
- Prova yapma, kullanacağı malzemelerin kontrolü sunumu yapan kişinin amacına ulaşmasında yararlı olacaktır.
Sunum sırasında yapılması gerekenler
- Sunum esnasında ciddi, ağırbaşlı, temiz ve derli toplu görünüm önemlidir.
- Sunum yapacak kişi konuşma anında ses tonuna, jest ve mimiklerine, sahneyi veya kürsüyü rahat kullanmaya özen göstermelidir.
- Konuşmacının dinleyicilerle, başta bakışlar olmak üzere, vücut diliyle iletişim kurması daha etkili olur.
- Konuşmacı ses ve kelimelerin doğru telaffuza özen göstermesi gerekir.
- Sunumda, bilgisayar, cd, disket, projeksiyon cihazı, slayt makineleri, mikrofon gibi teknolojik araçlardan faydalanabiliriz.
- Görsel malzemenin en az espri kadar konuşmanıza ilgi ve tat katacağını unutmamalıyız.
Görsel malzemenin kullanılış amacı:
Dinleyicilerin verilen bilgileri iyi algılamaları için
Fikirleri, kavramları vb. anlatırken zaman kazanmak için
Yanlış anlamalardan kaçınmak için
Fikirleri sağlamlaştırmak için
Tat ve espri katmak için
İyi hazırlanmış görsel malzemeyi, konuşmacı konuyla güzel ve uyumlu bir şekilde kullandığı zaman başarılı olur. Aksi durumlarda görsel araçlar dinleyicinin dikkatini dağıtabilir. Başka konuşmacı görsel malzeme kullanıyor diye değil, sizin konuşmanız görsel malzeme gerektiriyorsa kullanmalısınız.
Rakamlar, söylendiklerinde anlaşılmaları güç şeylerdir. Görsel olarak sergilendiklerinde daha kolay anlaşılır.
Konuşmada; %55 görüntü, %38 ses, %7 sözler etkili olduğuna göre buradan slaytın önemi daha iyi ortaya çıkar..Bu yüzden sunum esnasında, slaytlarda, konunun önemli yönlerini belirten özlü, açık ve etkili ifadeler yer almalıdır.Slayt metinlerini dinleyiciler dikkatle okurlar.Slaytlarla konuşma eş zamanlı olarak verilmelidir.
- Sunumda, gerektiğinde daha önce hazırlanmış bazı belgeler, grafikler ve şekiller kullanılabilir.
Malzemeleri bir başkası kullanacak ise konuşmacı ile malzemeleri kullanan kişi arasında uyumkaçınılmazdır.
- Sunumda gereksiz ayrıntılara girilmemesi gerekir.
Sunum sonrasında yapılması gerekenler
- Sunum yapan konuşmacı sunumdan sonra dinleyicilerin soru sormalarına müsaade etmelidir.
- Konuşmacı sorulan sorulara tartışmaya girmeden doyurucu, açık ve net cevaplar vermelidir.
İyi bir sunum için nelere dikkat etmeli?
1) Sunumdan önce kendinizi topluluğa kısaca tanıtın. Nerede okudunuz, nerede o işe başladınız, nasıl ilginizi çekti, vs vs. Bu toplulukla aranızda bir bağ kurulmasını sağlar, bir iletişim kanalı otomatik olarak açılır. Akademik hava koklamış kişilerce düzenlenen seminerlerde ekseriyetle bir oturum başkanı tayin edilir ve o sizi kısaca tanıtır ama böyle birisi yoksa siz gereğini yapın. İhmal etmeyin. Sunuma gelen herkes sizi tanıyor mu zannediyorsunuz? (20dk'dan kısa sunumlarda 1-2 cümleyi geçmeyin)
2) Sunumdan önce mutlaka ama mutlaka seyircili prova yapın! Kim oldukları önemli değil, sadece sizi dinlesinler kafi. Bu sayede konuya, slaytların sırasına ve ne kadar süre harcadığınıza hakim olursunuz.
Bir provadan sonra sunum performansınızın nasıl arttığına siz de şaşacaksınız.
3) Asla sunumda söyleyeceğiniz tüm lafları copy-paste edip perdeden bunları tek tek okumayın! Örnek bir slaytta sadece ana hatlar yazıyor olmalı. Slaytı metinle doldurup bir de bunları perdeye bakıp tek tek okuyarak kendinizi küçük düşürmeyin. Burada yabancı bir sitede kullanılan "sunum dosyanızı teleprompter gibi kullanmayın" lafını tekrar etmekte fayda var Düşünün, zaten uzun olan bu blog mesajını alsam tek bir slayta kopyalayıp-yapıştırsam ve yüzümü perdeye çevirip kelime kelime bu metni okusam nasıl olurdu? Böyle bir hataya düşmeyin.
4) Sunuma kimler gelecek? Bilgi düzeyleri nedir? Sunum dozajını bu parametrelere göre ayarlayın, milleti uyutmayın, emeğinizi rezil etmeyin Yaptığınız işe büyük bir hevesle bağlı olduğunuzdan ne var ne yoksa sunmak istiyor olabilirsiniz, ama inanın dinleyiciler buna hazır olmayabilir ve aşırı doz geri tepebilir.
5) Görünüm çok önemli değil ama sırıtan bir şeyler giymemeye özen gösterin. Biryantinli saçlar, yakası bağrı açık altın kol düğmeli bir gömlek vs gibi felaketlerden kaçının, maça 2-0 yenik başlamayın. Sizi izleyenler kendini beğenen bir tip olduğunuzu sanmasın, antipati duymasın.
6) Slaytları numaralandırın, 21/45 gibi hem o anki slayt numarasını hem de toplam adeti gösterecek şekilde izleyicilere bilgi sunun. Böylelikle daha ne kadar sabretmeleri gerektiğini kestirebilsinler. Bu işlemi sunum yazılımları otomatik yapıyor, üşenmeyin.
7) Lütfen MS Office'in Ataç karakteri gibi komik clipartlar kullanmayın. Modaları çoktan geçti. Comic Sans gibi komik ötesi fontları da kullanmayın. Estetik eksiği olan grafik öğeleri sunumdan silin atın.
Yanar döner grafiklerden, aşırı sayfa animasyonlarından ise şiddetle kaçının. Arka plan rengine ve onun üzerine yazdığınız metnin rengine özen gösterin, hiç beceremiyorsanız beyaz üstüne siyah yazın bitsin gitsin.
8 ) Çok küçük font kullanmayın! Sakın! Kod içeriğini vesaireyi gösterecekseniz zoom özelliği olan bir yazılım kullanın ki en arkada oturanlar da metni okuyabilsin.
9) Sunum süresi: 15-20 dk en ideal süredir. Derin olmayan bir konuda 20 slayt bu sürede prova yaptıysanız mis gibi sunulabilir. Ama detaylı bir konu anlatıyorsak ve oturumu düzenleyenler bize süre verdilerse ne olacak? 45 dakikayı aşmayın. Aslında sadece maksimum 20 dk ilgilerini size odaklayabilirler. Elbette bazı istisnalar var ve bazı taktikler ile 1-2 saat sıkılmadan dinlemelerini sağlayabilirsiniz:
- Esprili bir anlatım, slayttakinden bağımsız bir konuyu gündeme getirmek
- Konu içeriğinin iyi anlaşılmasını sağlayacak günlük yaşamdan seçilmiş basit benzetme ve örnekler.
- Multimedya, fotoğraf, illüstrasyon içeren slaytlar (aynen film sunulan otobüs yolculuklarının insana kısa gelmesi gibi). Aman ha; sesli videolardan kaçının.
- Anlattığınız şeyin pratik uygulamalarını göstermek. Mesela, AJAX anlatıyorsanız ve laf uzadıysa bahsettiğiniz örneğin gerçek bir uygulamasını göstermek için sunumdan çıkıp tarayıcınıza başvurun
- Hata yapın. Örneğin bir kod sunuyorsanız, bırakın ilk seferde çalışmasın. İzleyenler bu sayede size tekrar odaklanırlar ve hatanızı sizinle birlikte aramaya kalkarlar.
- 2 yönlü "full duplex" iletişim. Anlattığınız konu ne kadar ilgi çekici ve uyku kaçırıcı da olsa seyircilerinizin de sunumda ses çıkartmalarına müsaade edin, onları özendirin. İstedikleri yerde soru sorabilsinler(ama vakit alacak soru soranlara müdahale edin, cevabı sonra vereceğinizi söyleyin).
İzlemeye gelenlerin gözlerine bakmayı ihmal etmeyin. Onlara sorular yöneltin.
10) Tam hakim olmadığınız bir konuda sunum vermekten kaçının. Cevabını veremeyeceğiniz soruları kalkıp sunumunuza eklemeyin. Ve yavaş tempo ile masal anlatır gibi konuşmayın, canlı ve hızlı konuşun.
- Sunumun en başında sunumun bir kopyasını internete koyacağınızı belirtin. Internete koyamayacağınız bir içerik ise bunu da belirtin.
- Çalışmanızla ilgili materyali, tablo ve grafikleri el altında bulundurun. Birisi sorar, lazım olur, sunuma koymanız gerektiğini hatırlarsınız veya laf bir şekilde oraya gelir.
- İlk slaytlardan birine "içindekiler" başlığı ile sunumda izleyeceğiniz rotayı ve ana başlıkları sunun.
- Sunumunuzu kayıt edin Böylelikle nerelerde hata yaptığınızı ve konuşmanızın nerelerini düzeltebileceğinizi görebilirsiniz. Bir mp3 çalar kafi.
- Sunumdan önce masaüstünüzü ve flash diskinizi temizleyin; Splash screen'deki Lisanslı kullanıcı hanesinde "Ali Baba" yazmadığına emin olun Böyle yazıyorsa bari PDF yapın, onu sunun.
- İlk defa bir kitleye sunum yaptığı her halinden belli olan bir "acemiyi" gördüğünüzde ona destek çıkın, işini kolaylaştırın Sunumdan sonra yaptığı hatalar varsa özel olarak kendisine fısıldayın.
- İşin erbabının güzel sunumlarını internetten çekin ve dersler alın. Profesyonel firmaların (mesela Nokia, Novell gibi) veya işin erbabının sunum slaytlarını yine internetten çekip kullandıkları fontlara,imajlara, slaytlarının yapısına dikkat edin.
Panelin Özellikleri
Paneli bir başkan yönetir. Tartışmacı üyelerin sayısı en az 3, en fazla 6 olabilir. Bunların her biri ayrı bir meslek kolundan seçilmelidir. Böylece konunun belli bir çerçeve içinde sıkışıp kalması önlenmiş olur. Konu değişik yönlerden işlenir. Panel tartışmaları küçük bir salonda, küçük bir dinleyici topluluğu önünde, mikrofonsuz olarak yapılır. Panel başkanı ortada olmak üzere, üyeler bir masa etrafında otururlar. Panelden önce başkan ve üyeler toplanarak tartışma kurallarını belirlerler.
Panel başkanı, önce tartışmacı üyeleri dinleyenlere tanıtır. Ele alınan konunun anahatlarını ortaya koyar. Panel sonunda forum yapılıp yapılmayacağını açıklar.
Panel resmiyetten uzak samimî bir sohbet havası içinde sürdürülür. Başkan, konuşmaların sırasını ve süresini düzenler. Açıklanması gereken konularla ilgili sorular sorar. Panelin sonunda, dinleyiciler, panel üyelerine soru sorma imkânına sahiptirler. Panel sonunda tartışma, dinleyicilere de geçerse tartışma forum halini alır.
Panel başkanının görevleri:
Konuyu belirtmek,
Konuşmacılara sırayla söz hakkı vermek,
Panelin sonunda konuyu derleyip toparlamak,
Şartlar uygunsa dinleyenlere söz hakkı vermek,
Konuşmacılara rahat bir ortam hazırlamak.
Panel (ayrıntılı bilgi)
Bir konunun dinleyiciler önünde söyleşi havası içerisinde birkaç kişi tarafından tartışılmasına paneldenir. Bir başka ifadeyle panel; bilim, siyaset vb. konularda uzmanların, dinleyiciler karşısında bilgi ve görüş bildirdikleri, sonra da dinleyicilerin soru sorarak ve açıklamalarla konuşmaya katıldıkları bir toplantıdır.
Adı, İngilizce bölüm, parça anlamına gelen "panel" sözcüğünden gelir. Panel terimi, toplantının konuşmacılar, dinleyiciler olarak iki bölümden oluştuğunu anlatır. Konuşmaların halk karşısında yapılması nedeniyle bu toplantı dilimizde "açık oturum" diye adlandırılmıştır. Toplum sorunlarının konuşulmasının en sık uygulanan toplantı seçimi paneldir. Radyo ve televizyonda da çeşitli sorunlar hakkında düzenlenen toplantılar, panel türünde yapılmaktadır.
Panelde bir yarışma havası yoktur. Başkan konuyu belirtip konuşmacıları tanıtır. Ele alınan konu ile ilgili bilgileri verir. Sonra konuşmacılara sıra ile sorular yöneltir.
Konuşmacılar görüşlerini belirtip gerekli bilgileri verirler. Bu sırada diğer konuşmacıları özenle dinleyip gerekli notları alırlar. Konuşmalar içtenlikle yapılır.
Konuşmalarda eleştiri vardır fakat suçlama yoktur. Hiçbir zaman kırıcı, yerici ve kendini övücü davranışlar içine girilmez.
Bir grup insanın aralarında gerçekleştirdiği tartışma biçimi olan panel geniş bir salonda izleyiciler önünde yapılır. Konu önceden tespit edilir. Panelin başkanı toplantının başarı ile bitmesi için özen gösterir. Konuşmacı sayısının altı kişiyi geçmemesi tercih edilir. Tartışmaların ve konuşmaların uzaması başkan tarafından incelikle hiç kimseyi kırmadan önlenmelidir.
Bir düşünce alışverişi çevresinde oluşan panelin topluma, halka, geniş kitlelere sayısız faydası vardır. Farklı düşüncelerin dile getirildiği panelde kendi başımıza karar veremediğimiz konular, sorunlar gözümüzün önünde tartışıldığı zaman bilmediğimiz çok sayıda şeyi öğreniriz.
Panel dinleyicilerle konuşmacıların bir konu üzerinde birlikte düşünme isteği çevresinde düzenlenir. Bu nedenle de panel, samimi bir atmosferde üzerinde durulan konu ile ilgili dinleyicilerin bulunduğu bir tartışma biçimidir.
Düzenlenen panellerde ortaya atılan düşüncelerin, bilgilerin, verilen örneklerin gerçek, doğru ve bilimsel geçerliği olmalıdır.
Panelin planı ise şöyledir:
» Panelin yapılış nedeni,
» Panelin konusu ile ilgili olayın ya da gelişmelerin anlatımı,
» Konuşmacılara sorulacak sorular,
» Konuşmaları özetlemek,
» Paneli sonuca bağlamak.
Panelde yer alan konuşmacılar konu ile ilgisi ve bilgisi olan, konuşma yeteneği gelişmiş kişilerden seçilir. Bunlar sabırlı, uyumlu, olgun, dinlemesini bilen, eleştiriler karşısında hoşgörüyü elden bırakmayan kişilerdir. Söz hakkı verilmeden konuşmadıkları gibi konuşanın da sözünü kesmezler.
Konuşmalar akıcı, canlı, herkesin anlayacağı bir dille yapılır. Doğal, saygılı ve yerinde bir anlatım kullanılır.
Konuşmacıların söyleyecekleri bitince, dinleyiciler soru sorabilirler. Konunun bazı yönleri hakkında kendi düşüncelerini açıklayabilirler. Panelde karar değil, açıklama amaçlanır.
Panel Örneği :
KONU : TELEVİZYONUN TÜRK AİLESİNE ETKİLERİ
GRUP ÜYELERİ:
Belgin ÖZKÖK (Elektrik Y. Müh. ) - Lider
Zülal PİLTEN (Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı) - Konuşmacı
Ayşegül ESENER (Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı) - Konuşmacı / Sekreter
Macide ÜNSAL (Ekonomist) - Konuşmacı
Muhammed Zeki MERT (Hukuk Müşaviri) - Konuşmacı
PANEL ÖZETİ:
1. Konunun ve Grup Üyelerinin Takdimi / Ana Giriş :
Panelimizin konusu " Televizyonun Türk Ailesine Etkileri". Neden bu konuyu seçtik ? Çünkü TV bir kitle iletişim aracı olarak toplumumuzda büyük ilgi görüyor. Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'na göre 1984'te yurt sathının ve nüfusun %80'ni TV verici alanına sokulmuş durumda, 1989'da bu oran %96'ya çıkarılacak. TV'nin yarar ve zararları toplumumuzda tartışılan güncel konulardan biri. Bu bakımdan panelin ilginizi çekeceği ve yararlı olacağı düşüncesindeyiz.
Evet, evin baş köşesine, en itibarlı yerine oturttuğumuz TV'nin eğlence, haber ve eğitim programlarının yarar ve zararlarını belirtirken konuşmacı arkadaşlarımdan bilhassa kişisel değer yargılarını da serbestçe belirtmelerini rica edeceğim. Sözü uzatmadan Sn. PİLTEN'e vereyim ve kendisinden " TV'nin çocuklar üzerindeki etkilerini" belirtmesini isteyeyim.
Z.PİLTEN - Teşekkürler. Fazla TV izleyen çocukların çevre - mekan ilişkilerini iyi kuramayan, edilgen ve de en önemlisi imgelerle düşünmeyi bilemeyen ve yaratıcı olamayan çocuklar olduğu varsayılıyor. Bunun başlıca nedeni, TV ile imgelerin, biçimlerin çocuğa hazır olarak verilmesinden kaynaklanıyor. Sürekli ve art arda önünde imgeler ve resimler değişen çocuk, bunlar arsındaki ilişkileri tam olarak kavrayamaz, yalnızca görür, algılamaya, imgeler kurmaya vakit bulamadan seyreder ve edilgenliğe itilir.
Yapılan araştırmalar sonucu elde edilen bulgular TV izlemenin çocuklar üzerinde saldırganlığı artırıcı etkileri olduğunu ortaya koymuştur. Vurdulu-kırdılı, kavgalı- dövüşlü, öldürmeli filmlerin çocukları daha saldırgan yaptığı, birçok deneysel araştırma ile gösterilmiştir.
Başkan - Sn. Pilten, çocukların TV izleme düşkünlükleri ile ilgili veriler var mı? Vakitlerinin ne kadarını TV'ye ayırıyorlar?
Z.PİLTEN - Evet, çocukların 3 - 7 yaş grubunda haftada 26 saat TV izledikleri belirlenmiş. Bu demek oluyor ki liseden mezun oluncaya kadar 15 bin saat TV izliyorlar. Bir diğer deyişle, okulda geçirdiğinden 3000 saat daha fazla.
Başkan - Bu sayısal veriler, TV'nin çocuk eğitimi ve gelişmesinde ne derece önemli rol olduğunu ya da olabileceğini gösteriyor. Çocukluk döneminin kişilik oluşumundaki önemi çok fazla. Bu nedenle TV'nin en fazla çocuklar üzerinde etkili olması normal.
Z.PİLTEN - Ayrıca TV'deki yiyecek reklamlarının yaklaşık %4'ünün gereksiz besinlere ayrılmış olduğu düşünülürse, TV'nin ne ölçüde dengesiz beslenmeye yol açtığı kestirilebilir. Araştırmalar, Türkiye'de annelerin %95'inin çocuklarını TV'de reklam edilen gıda maddelerinin aldıklarını ortaya koymuştur.
TV ruhsal ve bedensel rahatsızlıklara, uykusuzluk ve TV epilepsisine yol açabiliyor. Her çocuk gelişim düzeyi, kendi kişiliği ( özel tercihleri ve tepkileri ) doğrultusunda ve yetiştiği aile ortamının niteliğine bağlı olarak TV'den etkilenmektedir.
TV'nin yararlarına gelince;
- Çocukları eve bağlayarak ailede ortak ilgiler yaratması, aile mutluluğunu gerçekleştirir.
- Çocuğun kültürünü geliştirir.
- Çocukların ilgilerini ve yaşam alanlarını genişletir.
- Çocukların estetik zevklerini geliştirir, rol alma ve taklit yoluyla kahramanlarla özdeşleşir bu da kişilik gelişmesini etkiler.
- Toplumsal yapı ve yaşamsal biçimler hakkında bilgi edinir.
Başkan - Çocukların TV'deki yabancı kahramanları taklit etmeleri, onlarla özdeşleşmelerinin daima yararlı olduğu söylenebilir mi? RED KIT gibi dizilerin çocuklara olumlu davranış modelleri sunduğunu iddia etmek mümkün müdür?
Z.PİLTEN - Her dizi film için değil tabii.
Başkan - TV'nin çocuklar üzerindeki etkilerini gördük. Diğer aile bireyleri üzerindeki etkilerini de Sn. A. ESENER'den dinleyelim.
A.ESENER - TV günlük yaşamın büyük bir kısmını dolduruyor. Aile üyeleri arasında özellikle TV'ye bağımlılıktan uzaklaşmalar söz konusu oluyor. Paylaştıkları ortak şey TV. Bunun yanı sıra TV özellikle kırsal kesimdeki insanlarımızı kendilerinin dışındaki bir dünyadan haberdar ediyor. Yetişkinlerin bilgi, görgü, tutumlarını değiştirmek ve genel kültürlerini artırmak hususunda yararı, etkileri oluyor. Bu arada Batı'nın kültürünün TV aracılığıyla taşınması söz konusu. Bazı dizilerde sergilenen olaylar, erkek - kadın ilişkileri, toplum ve aile yapıları, dünya görüşleri giysileri, davranış modelleri etkili oluyor. Böylece bu durum kültür değişmelerine neden oluyor.
Başkan - Batı kültürünün TV gibi etkin bir araç sayesinde Türk aile yapısında bazı olumsuz ya da olumlu etkiler yapabildiğini ya da yapabileceğini belirtiyorsunuz. Peki boş zamanların değerlendirilmesi açısından TV neler sağlıyor?
A.ESENER - Eğlence gereksinimi sağlaması, kültürlenmeye katkıda bulunması söz konusu. TV'nin kullanımından kaynaklanan uykusuzluk vb. rahatsızlıkları daha önce belirtmiştik.
TARTIŞMA
GİRİŞ
Dileklerin, duyguların, düşüncelerin sözlü ya da yazılı olarak belirtilmesi anlatım olarak ifade edilebilir. Anlatım; bir kimseye bir şey hakkmda bir şey söyleme, bir şey anlatma işidir. Bir düşünceyi açıklama, bir duyguyu aktarına, bir isteği dile getirme eylemi olarak anlatma, açık ya da örtülü bir amaç doğrultusunda sözlü ya da yazılı olarak gerçekleştirilebilir.
Yazılı ve sözlü anlatımın temeli ise dildir. Dil insanlar arasında iletişim kurmak için en yaygın kullamlan araçtır. Dil; duygu, düşünce ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öğeler ve kurallardan yararlamlarak, başkalarına aktarılmasını sağlayan, çok yönlü, çok gelişmiş bir araçtır (Aksan, 1977). İnsanın dış dünya ve bireylerle ilişkilerini yansıtan, biçimlendiren, düşünceyle birlikte tüm ruhsal ve toplumsal kişiliğini oluşturan dil, gerçeklik ya da nesneler üstünde etki aracı olduğu gibi, kimi yönleriyle de başkalarını etkileme, yönlendirme ve yöneltme aracıdır. Dil, nesnel gerçekliğin öznel biçimde algılamış ve anlatılışını sağlayan bir çerçeve, bir tür düşünsel yapı sunduğu gibi yansıtıcılık ve yaratıcılık özelliklerini de taşımaktadır (Demirel, 2002).
İnsanların anlaşma aracı olarak kullandıkları dil, görevlerini sözlü ve yazılı anlatımla gerçekleştirir. Kuşkusuz konuşma dili, yazı dilinden daha eskidir. Yazılı anlatım ancak belli bir uygarlığa erişen insan topluluklarının sahip olduğu bir anlaşma aracıdır. Ayrıca yazılı anlatım, özel yaşamın ve toplum yaşamın vazgeçilmez gereksinimlerinden biridir. Bireyler dili, amaca uygun olarak farklı biçimlerde kullanabilirler.
Dil eğitiminin temel amaçlarından biri, öğrenenlerin dinlediklerini ve okuduklarını doğru anlamaları olarak ifade edilir ise, bir diğeri de duygu ve düşüncelerini doğru, yeterli ve etkili biçimde anlatmalarıdır. Dinleme ve okuma anadilinde anlamaya dayalı, bir ölçüde pasif eylemler olarak ifade edilirse; konuşma ve yazma ifade etmeye dayalı etkin eylemlerdir. Bireyler amaçlarını söz ya da yazı ile anlatmak için, zihinlerinde düşüncelerini düzenler; sözcükleri seçer, cümleler kurar, etkili ifade yolları belirler. Bir dili edinme, o dilde duygu ve düşüncelerin sözlü ve yazılı olarak ifadesini gerektirir (Gülensoy ve diğerleri, 2003). Etkili bir sözlü ve yazılı anlatım "düşünme, dili kullanma ve yeniden üretme" gibi çağdaş eğitim sistemlerinin temel kavramları ve ilkeleri üzerine kurulmuştur. Bu bağlamda, anlatım becerilerinin kazandırılması Türkçe öğretim programlarında oldukça önemli bir yer tutmaktadır.
Bu ünite kapsamında, sözlü ve yazılı anlatımın kapsamı belirlenerek, anlatımın özellikleri ve anlatım biçimleri açıklanmıştır.
ANLATIMLA İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR
Falih Rıfkı Atay'a göre "Düşündüğünü ve duyduğunu karşısındakine derli toplu anlatabilmek, ne bir meslek ne de bir sanattır..." Başka bir deyişle kendini karşıdakine doğru biçimde anlatmak günlük yaşamda gereksinim duyulan temel becerilerden biridir. Bu doğrultuda kendini ifade yolu olan anlatım, sözlü ya da yazılı olarak amaçlı bir biçimde gerçekleştirilir. Anlatımda amaç ve konunun yanı sıra amacın ve konunun kesiştiği uygun bir anlatım türü ve anlatım biçimi kullanmak, mesajm daha anlaşılır olmasını sağlayacak temel ögelerdir. Bu ögelere ek olarak anlatımla ilgili birçok öge ve kavram bulunmaktadır.
Anlatım; sözcükleri seçme, sözcükleri birbirine bağlayarak cümle kurma ve cümleler ile paragraflar oluşturma biçiminde gerçekleştirilir. Anlatımdaki başarı, bu anlatım birilerinin (sözcük, cümle, paragraf) doğru kullamlmasına bağlıdır. Anlatım birınılerinin farklı biçimlerde kullanılmasıyla gerçekleştirilen anlatıma ilişkin kimi kavramların açıklamlmasında yarar görülmektedir. Anlatımla ilgili temel kavramlar aşağıdaki biçimde tamınlanabilir (http://tr.wikipedia.org/, 2007):
Dolaylı anlatım: Yazm türlerinin kimilerinde, olayların bir anlatıcının ağzmdan anlatılması dolaylı anlatımdır. Ayrıca sözcük ve kavram seçiminde de dolaylı anlatım seçilebilir. Bir sözcüğü, sözlük anlamının dışmda kullanmak da dolaylı anlatımdır. İstiarelere (eğretileme), dolaylamalara yer vermek de dolaylı anlatımdır.
Nesnel anlatım: Akla ve mantığa dayalı anlatımdır. Bilimsel verilere ve gözleme dayalı, ölçülebilir ve kanıtlanabilir niteliktedir. İletilen yargı, kişiden kişiye değişmez. Kişisel duygulara ve kamlara yer verilmez.
Öznel anlatım: Kişisel duygulara ve kamlara dayalı bir anlatımdır. Nesnel anlatım yargılar kişiden kişiye değişir niteliktedir. Kanıtlanabilir özellikler taşımaz, Nesnelerin gerçeği değil kişilerin beğenisi bu anlatımın belirleyici özelliğidir.
Anlatımın Özellikleri
Anlatımda amaç, konu hakkmda duygu ve düşünceleri okuyucuya en etkili biçimde aktarınak ve bireyin anlatımdan zevk almasını sağlamaktır. Bunun için anlatımın kimi niteliklere sahip olması gerekir. Bu özellikler şöyle sıralanabilir (Yörük, 1997):
.Duruluk: Gereksiz sözcüklerin ve gereksiz cümlelerin bulunmayışı demektir. Cümleler yazıldıktan sonra, çıkarılabilirlik bakımından gözden geçirilmeli, gereksiz kullanımlar ayıklanmalıdır. Türkçesi varken yabancı kökenli sözcükler kullanma, uzun cümleler kurma; duruluğu önleyen yanlışlar, grubuna girmektedir.
.Doğruluk: Cümlenin dil kurallarına uygun olmasıdır. Doğru cümlede özne yüklem uygunluğu vardır, ekler doğru kullamlır, sözcükler birbiriyle uyum içindedir. Ayrıca doğru cümle, noktalama ve yazım kurallarına uygundur. Aynı zamanda doğru cümlede anlam bir bütünlük içinde verilir.
.Açıklık: Kolay anlaşılan ve amacı açıkça ortaya koyan cümlelerle yazmadır; bir anlatımın okuyucular ya da dinleyenler tarafmdan aynı biçimde algılanmasıdır. Özümsenmemiş dil bilgisi kuralları anlatıma aktarıldığmda kapalı, bozuk, anlaşılmaz yazılar biçiminde ortaya çıkar.
Yazıda açıklığı sağlamak için:
.Sözcüklerin seçimine özen gösterilmeli, cümlede sözcüğün kullamlacağı yere dikkat edilmelidir.
.Yazı bir defa okunduğunda anlaşılmalıdır,
.Sözcüğün anlamı ve yazılışı konusunda bir tereddüt varsa mutlaka sözlüğe ve yazım kılavuzuna bakılmalıdır,
.Eş anlamlı sözcüklere yer verilmemelidir.
.Herkesin anlayabileceği yaşayan bir dil kullanılmalıdır,
.Düşüncenin anlatımı açık olmalı, içeriğin oluşturacağı soruların yanıtları yazıda bulunmalıdır,
.Yalınlık: Süs ve özentiye başvurmadan, edebi bir metin oluşturma kaygısı duymadan doğal ve içten cümleler oluşturmadır.
.Akıcılık: Anlamca açık, pürüzsüz, sözcüklerde ses çakışması olmayan, bir engele takılmadan akıp giden cümleler kurulmasıdır.
.Özgünlük: Geniş bir sözcük dağarcığına sahip atasözü, deyimlere egemen yazılar; kendilerine özgü bir anlatım biçimine sahip olurlar. Yazarın birikimlerini, yetilerini ortaya koyan kısaca kimliği yansıtan yazılar üretilmesi özgünlüktür.
.Doğallık: Gerçekliğin dışma çıkılmadan bir duygunun, bir düşüncenin içten geldiği gibi anlatılmasıdır. Anlatımda inandırıcılık doğal anlatımla sağlanır. Yapay (doğal olmayan) anlatım; inandırıcı olmadığı gibi yadırgamr. Aynı zamanda bu türlü bir anlatımın zorlayıcı, sıkıcı yönü vardır. Sıcak içten olan bir anlatım ise insanı hemen etkisi altma alır. Doğal anlatımda sıradanlığa, yavanlığa da düşmemek gerekir.
ANLATIM TÜRLERİ
Duygular, düşünceler ya da istekler sözlü ya da yazılı olarak anlatılır. Konuşma, karşılıklı duygu ve görüş alış verişini ve günlük yaşamda kişilerin birbirine hitap etmesini sağlayan bir anlatım yoludur. Yazı ise sözün resınıleştirilmiş biçimidir. İnsanların birbiriyle iletişim kurmak için kullandıkları dil denen sistemi, belli işaretlerle belirleyen ikinci sistem de yazıdır. Yazıya dayalı olarak gerçekleştirilen yazılı anlatım ise günlük yaşantıda sözlü anlatımdan sonra en çok kullanılan anlatım türüdür. Sözlü ve yazılı anlatımın özellikleri aşağıda kısaca açıklanmıştır,
SÖZLÜ ANLATIM (Konuşma)
Sözlü anlatım bir başka ifade ile konuşma, düşüncelerin ve duyguların başkalarına sözlü olarak bildirilmesi ya da duygu, düşünce, istek, bilgi ve tasarınıların sözle aktarılması olarak tamınlanabilir (Sever, 2000). Konuşma eylemi; dil, düşünce, duygu, ses ve konuşma organları gibi öğelerle doğrudan ilgilidir. Bunlardan birinin eksikliği ya da yetersizliği konuşmayı kusurlu yapar. Başka bir anlatımla dilin kurallarının ve söylenişinin yanı sıra, sözel olmayan davramışların da öğrenilmesini gerektiren konuşmamın; fiziksel, fizyolojik, psikolojik ve toplumsal niteliği vardır. (Demirel ve fiahinel, 2006):
.Konuşmanın fiziksel niteliği: Ses dalgalarının boşlukta yayılması ile gerçekleşen bir süreçtir.
.Konuşmanın fizyolojik niteliği: İnsan bedeninde varolan beyin, sinir sistemi, akciğerler, ses telleri, küçük dil, büyük dil, dudak ve dişler gibi organların dengeli bir uyum içinde iş birliğiyle çalışmalarına bağlı olarak oluşan bir süreçtir.
.Konuşmanın psikolojik niteliği: Anlam bilimle ilgili olarak, kavramların kendileri üzerinde değil kavramlara ilişkin deneyimler üzerinde konuşulur.
.Konuşmanın toplumsal niteliği: Toplumsal yaşamın bir ürünü olan konuşma, dili kullanarak iletişim kurma yoludur. Zihinde oluşan bir iletinin konuşma organlarından yararlamlarak dinleyiciye ses titreşimleri ile iletilmesi olarak da ifade edilen konuşmamın bireyin yaşamındaki önemi kısaca şöyle açıklanabilir:
.Bireyin her türlü bireysel ve toplumsal ilişkisinde iletişimi sağlar,
.Günlük işlerin yürütülmesini sağlar,
.Bilgi alışverişini sağlar,
.Çağın vazgeçilmez bir çalışma yolu olan iş birliğini sağlar,
.Toplum sorunları üzerindeki görüşleri bildirmeye yardım eder.
.Telefon, radyo ve televizyonda bireyin haber ve bilgi almasını sağlar,
.Başkalarına düşünce, tasarı, sıkıntı ve sevinçlerini anlatmasını sağlar,
.Demokrasi ile yönetilen toplumlarda bireylerin toplum sorunları üzerinde konuşma hak ve görevini yerine getirmesini sağlar,
.Bireylerin kendi iş alanlarında etkili olması ve toplumsal görevlerini yapabilmesi için konuşma yeteneğini geliştirmesi gerekir.
.Kişilik konuşma ile belirdiği gibi, kişiliği geliştirmenin bir yolu da konuşmadır.
Bireyin yaşamında oldukça önemli bir yer oluşturan konuşma en eski iletişim araçlarından biridir ve dinleme ile yakından ilişkilidir. Çocuklar konuşmayı çevrelerindekileri dinleyerek öğrenmeye başlarlar. Bu bağlamda konuşma eylemi dinleyici ile birlikte karşılıklı yapılan bir etkinliktir. Kişi duygu ve düşüncelerini dinleyiciye iletir, diğer bir deyişle uyarır; dinleyici de konuşmacıdan aldığı iletiye tepki verir. Çevreyle girilen etkileşimle başlayan konuşmanın işlevlerini tam olarak yerine getirebilmesine yönelik olarak okul öncesinden başlayarak yükseköğretime kadar geliştirilmesi nitelikli bir konuşma eğitimi yoluyla olacaktır. Bu bağlamda konuşma eğitiminin amaçları çeşitli beceriler yönünden şöyle belirlenmiştir (Yıldız, 2003):
.Bildirme yönünden: İsteğini, düşündüğünü, duyduğunu, öğrendiğini başkasına sözle anlatabilmek; sorulara açık, kısa, doğru karşılık verebilmek; sözle doğru bilgi verebilmek; sözlerinde amaç, neden-sonuç ilgisi gözetebilmek; konuşurken doğru ve çabuk düşünebilme yeteneği edinmek; konuşurken konudan ayrılmamaya çalışmaktır,
.Kişilik kazanma yönünden: Düşünce ve duygularını anlatırken inandırıcı, canlandırıcı örneklerden ve kendi yaşantılarından yararlanabilmek; günlük yaşamdaki konuşmalarında kendine güven kazanabilmek; çevredekilerle söyleşi yapabilmek; işindeki becerisi, yeterliği üzerinde konuşurken çevresine güven verebilmektir.
.Topluluk içinde konuşabilme yönünden: Grupça konuşmalara katılabilmek ve konuşmasıyla çevresine zevk verebilmek; bir tartışmaya katılıp konunun aydınlanmasına yararlı olabilmek; duygu ve düşüncelerini bir topluluğa aktarabilmek; duyuru, tanıtma ve haber verme konuşmalarını tanıyıp bu konuşmaları yapabilmektir.
.Söyleyiş yönünden: Sözcükleri doğru ve açık söyleyebilmek; vurguları yerinde kullanabilmek; kültür ağzıyla konuşma alışkanlığı kazanabilmek ve konuya göre konuşma yeteneği kazanabilmektir. Konuşma eğitiminin amaçları doğrultusunda konuşma alışkanlığının kazandırılması süreci aşağıdaki biçimde açıklanabilir (Demirel, 2002, ss.9596):
.Konuşma öncesi dönem (01,5 yaş arası): Bu dönemde bebekle sürekli konuşmak, onun çıkardığı sesler karşısında memnuniyetini göstermek, onu dinlediğini göstermek, çocuğu sürekli konuşulan ortamlarda bulundurmak konuşma becerisinin gelişimi için gereklidir. .Konuşma dönemi: Bu dönemde çocuk sırasıyla hecelerden, tek sözcüklerden başlayarak konuşma sürecine girer. Konuşma döneminde çocukla bebek gibi konuşulmamalıdır. Eşyaların kişilerin isınıleri doğru ve net söylenmelidir. Çocuğa yanlışım doğrudan doğruya söylemek yerine en uygun en yakm zamanda bu sözcüğü doğru ve düzgün kullanarak duymasını sağlamalıdır. Çocuğun sorularına uygun yamtlar verilmelidir. Onunla her fırsatta konuşulmalıdır. Arkadaş gruplarına katılması sağlanmalıdır. Özellikle okul öncesi eğitim kurumları bu tür ortamların oluşturulmasına yönelik uygun ortamlardır. Çocuklar resınıler yaptırılıp hakkmda konuşturularak ve kitap okunup uygun sorular sorularak konuşmaya teşvik edilmelidir. .İlköğretim dönemi: Yukarıdaki aşamaları doğru biçimde tamamlayarak ya da tamamlamadan öğrenciler okula dillerini konuşarak gelirler. Ancak bu konuşma kendi yaşlarının ve çevrelerinin konuşmasıdır. Bu konuşmalarda; çekingenlik, yerel ağızla konuşma, sesi ayarlayamama, kısa ve yersiz konuşma, gereksiz şeyler söyleme, dağınık konuşma, sözcük dağarcığının yetersizliği, konuşurken gereksiz el kol hareketleri yapma gibi eksiklikler ve yetersizlikler olabilir. Buna karşm öğretmenler konuşma becerisini geliştirmeye yönelik Türkçe derslerinin öğrenme öğretme sürecinde sınıf içi etkileşime ve öğrencilerin dili etkin biçimde kullanmalarına olanak sağlamalıdır,
Konuşma türleri: Konuşma eğitimi sürecini doğru biçimde tamamlama birçok konuşma türünü kullanmada bireylerin yetkinleşmesini etkileyecektir. Farklı düzeylerde konuşma eğitimi alan kişiler, birbirleriyle selamlaşma, bilgi alma, haber verme, konferans tartışma vb. birçok farklı amaçla konuşur. Bu bağlamda daha sonraki bölümlerde ayrıntılı biçimde açıklanacak olan konuşma biçimleri;
.Hazırlıksız konuşmalar; günlük konuşmalar, söyleşiler, soru sorma ve yanıtlama vb.
.Hazırlıklı konuşmalar; tek kişilik konuşmalar, toplantılar (açık oturum, panel vb.) olmak üzere iki grupta incelenebilir.
Hazırlıklı ya da hazırlıksız olarak gerçekleştirilen tüm konuşmalarda, iyi bir konuşma için düşüncenin açığa çıkarılması, sözlerin anlam değerinin bilinmesi ve vurgu ile tonlamaya dikkat edilmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle iyi bir konuşma için konuya ilişkin düşüncelerin ifade ediliş biçimlerinin kolay anlaşılır olmasının yanı sıra sözün toplum üzerindeki etkisinin göz önünde bulundurulması ve dilin kullanılış alanına göre özellik kazanmasının da önemli olduğu unutulmamalıdır. Bu doğrultuda etkili bir konuşma gerçekleştirebilmek için göz önünde bulundurulması gereken ilkeler şöyle sıralanabilir (Bayramıçlılar ve diğerleri, 1990; Uğur, 2002; Gülensoy ve diğerleri, 2003):
.Konuşmanın amacı olmalı: Konuşma bir amaca dayanmalı, konuşma öncesinde konuşmacı, zihninde düşünsel bir hazırlık gerçekleştirmelidir.
.Konuşma içten ve canlı olmalı: Konuşmada istek, coşku ve canlılık konuşmanın dinamiğini oluşturmalıdır,
.Konuşma doğal olmalı: Kişinin konuşması kendisine özgü, kendi üslubunda gelişmelidir.
.Konuşma açık ve anlaşılır olmalı: Konuşmada amaç dinleyiciye bilgi vermek; bir duyguyu, bir düşünceyi açıklamaksa, konuşma dinleyicinin anlayacağı bir dilde olmalıdır,
.Konuşma akıcı olmalı: Konuşmacı, konuşma hızını dinleyicinin anlayabileceği şekilde ayarlamalıdır,
.Konuşma inandırıcı olmalı: Konuşmacı, sözleriyle, davranışlarıyla, yargılarıyla dinleyicide güven duygusu oluşturmalıdır,
.Konuşma ilgi çekici olmalı: Konuşma dinleyicinin dikkatini çekecek nitelikte olmalıdır,
.Konuşmayı destekleyen öğeler olmalı: Konuşma; söz yanmda el, yüz hareketleri (jest ve mimikler) ve iyi bir tonlama ile desteklenmelidir.
.Konuşmada görgü kurallanna uyulmalı: Konuşmacı saygılı olmanın etkili konuşmamın temel koşullarından biri olma olduğunu unutmamalıdır.
. Konuşmada ses iyi kullanılmalı: Konuşmacı işitilebilir, anlaşılabilir ve amaca göre değişiklik gösteren bir ses kullanmalıdır.
Bütün bunlara ek olarak kimi zamanlarda bir ön çalışma gerektiren konuşmada, sözcüklerin seçimi ve cümlede kullamınma yönelik dil ve üslup becerisi de önemlidir.
YAZILI ANLATIM
Dilbilime dayalı olarak, yazma becerisi dilin ifade edilme yollarından biridir. Alanyazm incelendiğinde kaynakların yazma becerisini tanımlarken genellikle bireyin kendini yazı aracılığıyla anlatabilme yeteneği üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu beceri yazılı anlatım terınıiyle karşılanmaktadır (Karatay, 2011). Yazma, bireylerin konuşma ve düşüncelerini yazılı olarak anlatmalarıdır (Özdemir, 1987). Başka bir deyişle yazma, bilginin toplanması, bilginin edinilmesi ve bilginin ifade edilmesi ile ilgili süreçlerin bütününden oluşur (Carter ve diğerleri, 2002).
Yazma temel dil becerisi, ilköğretimin ilk yıllarından itibaren çocuklara kazandırılmaya çalışılan temel okuryazarlık becerilerinden biri olmakla birlikte, öğrenim sürecinin her aşamasında etkili kullanılabilmesi için de yazılı anlatım etkinlikleri yoluyla sürekli olarak geliştirilmeye çalışılır. Öğrencilerin kendilerini yazılı olarak anlatabilmeleri için bilişsel ve devinişsel olarak olgunlaşmaları yeterli olmayabilir. Bu becerinin etkin kullanılabilmesi bireyin dış dünyayı gözlemlemesine, sürekli okumasına, düşünmesine ve yazmasına; kısaca hem anlama hem de anlatma becerilerinin yeteri kadar gelişmesine bağlıdır. Yazma becerisini geliştirmenin en önemli yolu, sürekli yazma çalışmaları, deneyimleri yaptırmaktır (Karatay, 2011).
Yazma da konuşma gibi bir anlatım yoludur. Öğrenenlerin bir konuda istenilene uygun bir biçimde yazması, onların konuşma ve düşünme yetilerine bağlıdır, Bu yönden yazma çalışmalarını konuşmalara bağlama, yazılı anlatım etkinliklerinin çıkış noktası olacaktır. Ayrıca dört temel dil becerisi zincirinin son halkası olan yazma becerisini mekanik olarak değil, eleştirel bir düşünme süreci olarak algılamak ve bilmek gerekir (Demirel ve fiahinel, 2006).
Yazılı anlatım; bir fikrin, duygunun, düşüncenin, görüşün ya da olaym en anlamlı yanlarının yazı yoluyla ifade edilmesidir (Bülbül, 2000). Bireysel ve toplumsal gereksinimler için kimi zaman yazılı anlatıma başvurulur. Öğrenciler dünyalarını ve kendi algılarını yazarak biçimlendirirler. Yazılı anlatım öğrencilerin iletişim kurmaya yönelik gereksinimlerini karşılaması yanmda öğrenmelerine de yardım eder. Öğrenciler yazılı anlatım becerileri geliştikçe, düşünme becerilerini kontrol eder, zihinlerini sürekli kullamr ve öğrenme sürecini daha etkili duruma getirirler (Raimes, 1983). Eğitimin birçok amacının gerçekleştirilmesine dönük bir araç olan yazılı anlatım yoluyla, öğrencilerin kendilerini ifade etmeleri sağlamr ve aynı zamanda onların dil ve bilişsel gelişimlerine ilişkin önemli katkılar da getirilir.
Yazılı anlatımları yoluyla çocuklar, var olan bilgi ve deneyimlerini kullanarak konuştukları ya da yazdıkları konuyu ifade etmede etkinleşir. Yeni bilgi ve deneyimler edinir, olayların nedenini bulur, sonuçlarını tahmin eder, kendi yaşantılarından yola çıkarak, bilgi ve deneyimlerini aktarır. Yazılı anlatım, her öğrencinin gözlem gücünü mantığa uygunluk yönünden düşünme ile hayalinde canlandırma yeteneğini ve anadilini kullanabilme becerisini göstermektedir. Öğrencilerin yazılı anlatımlarının yeterliği için öğretim, gözlem yeteneği, tartışma ve eleştirme gücü önemlidir. Yazılı anlatım becerisi hem kendi yapısından kaynaklanan "içsel" karmaşık bir süreç olması hem de uygulama sürecinde değerlendirme, dönüt ve düzeltme süreçlerinin yeteri kadar izlenememesi, sınışarın öğrenci yoğunluğu ya da öğretmenden kaynaklanan "dışsal" sorunlar nedeniyle diğer dil becerilerine göre daha yavaş gelişen ya da yeteri kadar gelişemeyen bir beceridir (Karatay, 2011).
Yazılı anlatıma dayalı bilgi, düşünce ve duygularını aktarına işlemi, hazırlık, planlama, sınırlama, sıralama, ilişki kurma, düzenleme, düzeltme ve sunma (yazılı metin) süreçlerinden oluşur. Bu süreçler, ayını zamanda anlatmaya dayalı yazılı ya da sözlü anlam bütünlüğü olan tutarlı metin oluşturma evreleridir. Yazılı anlatımda karınaşık gibi görünen bu süreçlerle ilgili ne yapacağının farkmda olan öğrenciler, yazılı anlatım çalışmalarında bunları daha etkili ve bilinçli isleteceklerinden başarılı bir yazma çalışması, ürünü ortaya koyacaklardır (Karatay, 2011).
Başarılı bir yazılı anlatım için; konuyu ve ana düşünceyi saptamak ve smırlandırmak, bakış açısını belirlemek, düşünceleri düzenlemek (plan yapmak) ve anlatımın hangi anlatım biçimiyle gerçekleştirileceğini belirlemek gerekir. Bunun yanı sıra başarılı bir yazılı anlatım gerçekleştirebilmek için (Temizkan, 2007):
.Yazılacak konuya ilişkin fikirlerin açık olması ve zihinde değerlendirilmesi,
.Konu hakkmda yeterli bilgiye sahip olunması, iyi bir okuyucu olunması,
.İyi bir sözcük dağarcığına sahip olunması,
.İyi bir gözlemci olunması,
.Yazılacak konuya ilişkin anlatım birınılerinin doğru biçimde kullamlması,
.Noktalama ve yazım kuralları uyulması,
.Açık, yalın, özgün, duru ve doğru bir anlatımın gerçekleştirilmesi önemlidir.
Başarılı bir yazılı anlatım için yukarıda belirtilen konuların yanı sıra yazma sürecinin aşamalarına uyarak yazma etkinlikleri gerçekleştirmek de önemlidir. Bu bağlamda yazma eğitimi süreci; ön yazma, taslak oluşturma, gözden geçirme, düzenleme ve yaymlama olmak üzere 5 aşamadan oluşmaktadır. Ön yazma aşamasi; konuyla ilgili neler söyleneceğinin planlandığı aşamadır. Bir tür hazırlık aşaması olarak değerlendirilebilir. Taslak oluşturma aşamasi; amacın belirlendiği ve konunun temel hatlarıyla ortaya konduğu aşamadır. Gözden geçirme aşaması taslağm elden geçirildiği aşamadır. Düzenleme aşaması yazının yazım kuralları ve noktalama işaretleri bakımından gözden geçirildiği aşamadır. Yaymlama aşaması ise yazının dinleyenler ya da okurla paylaşıldığı aşamadır (Tompkins, 2004). Sınıf içinde düzenli olarak gerçekleştirilecek yazma etkinliklerinde yazma sürecinin nasıl uygulanacağının öğrencilere öğretilmesi ve sürecinin uygulanmasının sağlanması başarılı yazılı anlatım etkinliklerinin temelini oluşturacaktır.
Yazılı anlatım türleri: Yazılı anlatım türleri düşünce niteliği olanlar, sanatsal değeri olanlar ve yazışmalar olmak üzere üç grupta toplanabilir.
.Düşünce niteliği olanlar; makale, fıkra, eleştiri, deneme, söyleşi, röportaj, gezi, anı, günlük, biyografi, otobiyografidir.
.Sanatsal değerl olanlar; şiir, öykü, roman, fabl, tiyatrodur.
.Yazışmalar; özel yazışmalar (mektup, tebrik, davetiye vb.), resmi yazışmalar (dilekçe, özgeçmiş, rapor, tutanak, karar vb.) biçimindedir.
Sözlü ve Yazılı Anlatım Arasındaki Farklar
Sözlü anlatım kuşkusuz kimi özellikleriyle yazılı anlatıma benzemektedir. Ancak benzer özellikleri yanında iki anlatım biçimini farklı kılan özellikler de vardır. Bu özellikler şöyle sıralanabilir (Uğur, 2002):
.Sözlü anlatım, konuşmamın yapıldığı anda anlaşılır olmalıdır; aksi durumda konu önemini kaybeder. Konuşmacı, dinleyenlerin ilgisini çekmek için konuyu ilgi çekici duruma getirmelidir. Yazılı anlatımda; yazılı bir metni tekrar tekrar okuma olanağı vardır. Okuyucu da yazar da düşüncelerini ifade etmede çoğu kez rahat ve yalnızdır.
.Sözlü anlatımı yazılı anlatımdan ayıran diğer bir etmen de sestir. Ses, düşün celerin önem ve anlamına göre ayarlandığmda dinleyenleri olumlu biçimde etkiler.
.Konuşma anında vücudun aldığı durum önemlidir. Konuşurken elimizi, kolumuzu gereksiz yere hareket ettirmek ya da konuşurken hareketsiz kalmak dinleyici açısından olumlu değildir. Hareketlerin ölçülü olması gerekir.
.Anlatım çeşitliliği, yazıda olduğu kadar sözlü anlatımda da geçerlidir. Yazarken ve konuşurken seçilecek sözcükler, düşünceleri anlatmaya yardımcı olur.
.Noktalama işaretleri yazıda akışı sağlar. Aynı şey, sözlü anlatımda sözcüklerin cümlede aldığı anlama göre söylenmesi ile olur. Bu bakımdan yapılacak konuşmalarda sözcükleri dikkatli kullanmak onları doğru telaffuz etmek ve cümledeki anlamına göre söylemek gereklidir.
Bütün bu benzerlik ve farklılıklarına karşın gerek sözlü gerekse yazılı olarak gerçekleştirilen anlatımda, anlatılacak içeriğin özelliğine ya da anlatım amacına göre farklı anlatım biçimlerinden biri ya da birkaçı bir arada kullamlabilir.